ARKADAŞLIK

M. Latif YILDIZ

Türk sanat müziğinin paşası, güneşi; besteci, söz yazarı, şarkıcı ZekiMüren’i 16 yıl önce 24 Eylül’de kaybettik. Sınırsız repertuarı, bir göçmen çocuğu olmasına rağmen o nefis Türkçesi, eşsiz berrak sesiyle söylediği şarkıların her harfi, hecesi, kelimesini anlardım. Zeki Müren’i dinlediğimde yorgunluğumu atar, nostalji yaşardım/yaşıyorum. Geçen gün İzmir’in Tire

ilçesinde 1968 – 1969 Diyarbakır Öğretmen Okulu mezunu (bugün bir çoğu farklı meslek ve konumlarda olsalar bile) 60 arkadaş ile piknik yaptığımız Osmancık Alabalık tesislerinden kaldığımız Alp otele dönerken otobüste şarkı söyleyen Öğretmen Okulu arkadaşımız Haydar Önal’ın öğretmen kızı Canan Sula bende derin duygular uyandırdı. Nefis sesi kadar her kelimesi anlaşılır şarkılara ile Zeki Müren gibi günümüz anlamında bana nostalji, geçmişe doğru bir yolculuğa çıkardı. Evet, değerli okuyucular ve dostlar. Bugün köşemi memleket meselelerinin derin ve de üzücü atmosferinden arkadaşlığa, dostluğa, hayata, farklı dil ve kültürlerden gelmiş olsak bile 44 yıl önce ayrılan, ama gönül birlikteliği devam edenlerin gerçeğine çevireceğim.

Diyarbakır Erkek Yatılı İlk Öğretmen Okulu (adı her ne kadar erkek yatılı okulu olsa da gündüz dediğimiz dışarıdan her sınıfa alınan 5 ile 10 arasında değişen kız arkadaşlarımızda vardı.) 1968 – 1969 yılı mezunları 21 yıldır buluşmamızı gerçekleştiren Ramazan Emre’nin 1990 yılında girişimi, Hamit Kemal ve Halet Artam’ın teşvikiyle ilki 1991 yılında Ankara İlksen Öğretmen evinde 7-8 arkadaşın buluşmasıyla gerçekleşti.

O gün bugün özellikle baş aktör Ramazan Emre ve genelde Mukaddes Köseoğlu’nun çabaları ile ( bu yıl Mukaddes’in mazereti nedeniyle Hasan arkadaş görevi üstlendiyse da) biz Diyarbakır Öğretmen Okulu mezunları her yıl bir bölgemizin tatlı bir beldesinde 60 ile 120 arasında değişen arkadaşlar 2-3 günlüğüne “geçmişe yolculuk” için bir araya geliyoruz.

Bu sene de İzmir’in tatil beldesi Kuşadası’nda 65 arkadaş bir araya geldik. Okuldan mezun olduğumuz 44 yıl sonra (68’liler için) sınıf ve okul arkadaşlarımızla buluşmanın zevkini sanırım yaşamayan bilmez. Süreç içinde Van’dan Edirne’ye, Diyarbakır’dan İzmir’e, Mardin’den Muğla’ya, Batman’dan Çanakkale’ye ülkenin şirin beldelerine dağılmış okul arkadaşları iki, üç günlüğüne bile olsa birlikte olmak için bazen binlerce kilometrelik yolu kat ederek buluşmanın mutluluğunu tatmak sanırım yaşamak ile anlatılabilen bir duygu.

Birlikte olduk, piknik yaptık, sabahlara kadar sohbet ettik, yemekler yedik, kahvaltılar yaptık, geceleri birlikte şarkılar söyledik, halaylar çektik, acı, tatlı okul, gençlik ve çocukluk (çünkü biz o yıllarda daha çocuktuk) anılarımızı paylaşarak geçmişe yolculuk yaptık.

Bir bayan arkadaşımız “burada okul arkadaşlarımla sohbet ettiğimde adeta 1960’lı yıllara gitmiş gibi oluyorum” demişti. Evet, gerçekten buluşmaya gelen arkadaşlarımızın hemen hepsi bu duygular içinde saatler ve kilometreler süren uzun ve yorucu yolculuğu göze alarak buluşma yerine okul arkadaşlarıyla hasret gidermek için bir araya geliyorlar.

Buluşmalarda sevinç kadar kederli anlarımızda olmuyor değil. Ne de olsa artık çoğumuz altmış yaşını aşmış insanlarız. Yavaş yavaş fire de veriyoruz. Örneğin geçen yıl aramızda olan okul arkadaşımız Mehtap’ın sevgili eşi yine okul arkadaşımız Canan’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü birlikte yaşayarak arkadaşları olarak ruhuna Fatiha okuduk.

30 Haziran 3 Temmuz arasında süren birlikteliğimiz son bulup, tek tek arkadaşlarla vedalaşırken hüzünlendik. Ama gelecek yıl bir aksilik olmaz ve uygun yer temin edebilirsek Amasra gibi cennet bir koyda buluşmak üzere vedalaştık.

İzniniz olursa arkadaşlık üzerine birkaç söz yazayım. Arkadaş Allah’ın insan oğluna verdiği en büyük hediyedir. Bu hediyeyi kullanmasını bilene ne mutlu. Biz 21 yıldır kullanıyoruz. Şahsım adına hayatta kaldıkça kullanmak için de gayret ediyorum/edeceğim.

Emerson demiş ki; “arkadaşınızın evine sık gidiniz. Çünkü kullanılmayan yolu çalılar bürür.” Biz de 21 yıldır bir araya gelerek yolda çalı olmasın istiyoruz. Dilerim aynı şehirde yaşayan arkadaşlarım bir birlerini evlerinde de ziyaret ederek çalısız bir yol yaparlar.

Arkadaşlık ve çalı derken çok sevdiğim bir ismi de anmadan geçmeyeceğim. Kuşadası buluşmasına katılmam kesin değilken İzmir’de yaşayan arkadaşım, dostum, gazeteci, öğretmen, Batman’lı hemşerim Yılmaz Durmaza buluşmadan söz etmiştim.

Aylar önce olduğu için unutmuştum. Buluşmamızdan 2 gün önce Yılmaz beni aradı ve “geliyorsun değil mi, ağabey” dedi. “Evet” dedim. 30 Haziran akşama doğru arkadaşlar bir bir otele gelirken boynunda makinesi ile Yılmaz’da gelenler arasındaydı. Mutlu günümde beraber olmak için erinmeden İzmir’den Kuşadası’na geldi. Bolca resimlerimizi çekti. O resimleri de flaş belleğime yükledi, sitemize mail attı. Bir günde İzmir’de misafiri olmamda ısrar etti.

Dediğini yaptım. Yolun çalılarını temizledim. Sevgili kardeşim, arkadaşım Yılmaz Durmaz ve dostları da İzmir’de bana harika bir gün yaşattılar. Eşi evinde ağırlayarak büyük bir nezaket gösterdi. Anlayacağınız bizleri bir hayli üzen Türkiye gerçeğinden 3-4 gün de olsa sıyrılarak insan olduğumu/olduğumuzu hatırlatan bir süreç yaşadım. Dilerim bütün ülke insanları hep böylesi mutlu günler yaşasınlar.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Ek bilgiler