NASIL BAŞLAMALI

 

Öğretmenlerimden birinin yazı  göndermesi gecikince, kendisini telefonla arayıp, gecikmeyi anımsatmak istedim. Bana "Yahu Yusuf, nasıl başlayacağımı bilemiyorum!" diyerek, yazmanın güçlüğünü vurgulamak istemişti.

Elinizdeki bu mütevazi kitapçığın hazırlayıcısı olarak; ben de birkaç sözcük yazma ihtiyacı duyunca, oturdum bilgisayarın başına, yıllarca sürmüş daktilonun egemenliğini yıkan o ünlü word ortamında ben de bir şeyler yazayım dedim.

Yazarken, ilk tümceniz çok önemli. O, gizemi, "keramet' kendinden menkul tümceyi oturttunuz mu, arkası çorap söküğü gibi gelir.

Düşünce ve duygularımızı, bir anımızı, bir gözlemimizi ya da bizde iz bırakmış bir olayı anlatırken, betimleme yaparken, sözcükleri seçmedeki maharetimiz yalınlıkla sanatsal' keşfetme bağlamında çok önemlidir. Doğrusunu isterseniz, ben de "nasıl başlayayım" diye, bir süre tereddüde düştüm.

Bu kitapçığın odak noktası olarak, Diyarbakır Erkek İlk öğretmen Okulu'ndan ulaşabildiğimiz öğretmenlerimizi seçtik. Kendilerini tek tek arayarak, onlardan görev yaptıkları o dönemi konu alan bir yazı istedik. Hemen hemen tümü, bu isteğimize sıcak yaklaştılar.

Bu arada, öğretmenlerimizle iletişim kurma konusunda, benden yardımlarını esirgemeyen Sayın Ramazan Emre'ye şükranlarımı sunuyorum.

Gelen yazıları soyadı alfabetik sırasına göre, kitaba yerleştirdik. (Yalnız okulumuz 1952 mezunlarından ünlü yazar Muzaffer İzgü için bu kurala uymadık. Bu konuda bağışlanacağımızı umuyorum.) Sayın Prof. Dr. Halis Biçer'in desenleri ile Prof. Dr. Zafer Gençaydın'ın tabloları kitapçığımıza bir çeşni, bir tat ve muhteşem sanatsal bir güzellik kazandırdılar.

Bu kitapçığı eleştirel bakış açısıyla okuduğunuzda bazı öğretmenlerimizin gerçek birer kalem erbabı oldukları yargısına varacağım kesin. Birkaç yazı vardır ki, okuduğum zaman hayranlığımı gizleyemedim.

Öğretmenlerimizle telefon sohbetini derinleştirdiğimizde, şu ortak yargıya vardıklarını görüyoruz: Görev yaptıkları 1960 veya 70'li yıllarda Diyarbakır Erkek İlk öğretmen Okulu'nun "nevi' şahsına münhasır" bir ayrıcalığa sahip olduğunu vurgulamaktadırlar. Yönetimiyle, öğretim kadrosuyla, nitelikli öğrencileriyle, Diyarbakır Erkek İlk öğretmen Okulu bir eğitim abidesiydi. Hele o günlerin Diyarbakır kentinin "Şarkin Paris'i" olarak nitelendirilmesi, anlatmak istediğimiz eğitim biçimine bambaşka bir anlam' kazandırmaktaydı.

Birlikte mezun olduğumuz bir öğretmen arkadaşım, bizim okulun sınavlarını kazandığı yıl liseye, oradan da üniversiteye girme hakkına haiz olduğunu belirtip pişmanlık duygularını saklayamamıştı. Kendisine üzülmemesi gerektiğini, çünkü o yıllardaki Diyarbakır İlk öğretmen Okulunun  bir Fakülteyle eşdeğer olduğunu anlatmaya çalıştık.

Diyarbakır İlk öğretmen Okulunu okuduğum yıllarda (1961-1964), İlk müdürümüz Nuri Arısoy'du; akademik özelliklere sahip, tepeden tırnağa tam bir eğitim abidesiydi. Kompozisyon derslerimize giren Erdoğan Toker, bizim için bir fenomendi.  İsmail Mercan matematik derslerimize girerdi ama, aynı zamanda dört başı mamur bir edebiyat-sanat ustasıydı. İki fırça darbesiyle harika desenler yaratan Prof.Dr.Halis Biçer'in bende yarattığı hayranlığı tarif edemem. Bir süre önce kendisiyle güzel bir telefon sohbetine daldığımız Leman Aykal, Coğrafya öğretmenimiz Asye Acet, Beden Eğitimi derslerimizin unutulmaz Yard. Doç. Dr. Cengiz Aydın'ı, şimdi rahmetle andığımız edebiyat derslerimizin Ülkü Aydın'ı unutur muyum hiç. Yine rahmetle andığımız Eğitim Şefimiz Osman Enis Demirel, müzik öğretmenimiz ve Müdür Başyardımcısı Fikret Uçar...Bu isimler belleğimin derinliklerinde yer eden atlı kahramanlardı. Yaşımızın ilerlemesiyle bize musallat olan unutkanlıklardan ötürü, adlarını anmayı unuttuğum öğretmenlerimin hoş görüsüne sığınıyorum.

Yazıya nasıl başlamalı dedik. Bir başladık, pir başladık; öğretmenlerimin uzmanlık alanlarına el attığım için kendilerinden özür diliyorum.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Ek bilgiler