Hac İzlenimlerim-3

Ramazan Emre

Mekke’de hava çok sıcaktı. Tavaf yaparken çok terlemiş, arkasından da soğuk zemzem suyu içmiş ve üstüne  üstlük Safa ve Merve’nin soğuk zemininde çıplak ayakla yürümüştüm.  Ayrıca, Mekke gibi kutsal ve insanların güvende olması gereken yerde daha ilk gün başıma bir olay gelmiş ve çok üzülmüştüm. Bütün bunlar, bağışıklık sistemimi zedelemiş ve  beni hasta etmişti. Ateş ve İshalim yoktu buna rağmen kendimi iyi hissetmiyor ve canım yemek istemiyordu. Bu durumum yaklaşık yirmi-yirmibeş gün sürdü.

Zilhicce ayının sekizinci günü akşamı, “Temettü Haccı” için ihrama girerek,  Ehl-i Beyt mektebine mensup Müslümanlarının oluşturduğu bir kafile ile Arafat’a  gitmek için otobüse bindik.

Arafat, Mekke’ye yaklaşık 20-25 km uzaklıkta ve Hz. Adem ile Hz. Havva annemizin ilk buluştuğu yer. Yoğun trafiğe rağmen Arafat’ta vardık ve bize ayrılan çadıra yerleştik. Kurban Bayramından bir önceki gün olan arefe gününün en geç öğle vaktinde Arafat’ta bulunmak ve öğleden akşama kadar kalınan sürede öğlen ile ikindi namazını birleştirerek kılmak gerekiyor.

O geceyi ibadet ve uyku ile geçirdik. Sabah namazımızı kıldıktan sonra Hocamız bize, Ehl-i Beyt mektebine mensup hacıların küfür ve şirkin yandaşlarından beri olduklarını ilan için tertiplenen bir programa katılacağımızı söyledi. Programın yapıldığı yere gittiğimizde her yer ana baba günüydü. Bu kalabalığa rağmen platforma yakın bir yerde bizlere yer verildi. Platformun arka fonunda bir apartman boyunda, İsrail askerlerine ve ABD sembollerine taş atan Filistinli çocuklarının bir tablosu vardı.

Bildiğiniz gibi, hac sadece bir ibadet değil, aynı zamanda Dünya Müslümanlarının bir kongresidir. Hacda Dünya Müslümanların dertleri ile dertlenip küfre, şirke, zulme ve emperyalizme karşı çıkmak ve bunun için feryat etmek gerekir. Nitekim bu toplantıda Dünya Müslümanlarının karşılaştığı zulümler ve sorunlar dile getirildi ve konuşmalardan sonra İsrail, ABD ve emperyalizme karşı hep birlikte sloganlar haykırıldı.

Öğle vakti olunca, öğle ve ikindi namazlarını birleştirerek kıldık.

Öğleden sonra,  yine aynı yere giderek bu sefer İmam Hüseyin’in (a.s) toplu halde okunan arefe duası merasimine katıldık. Yaklaşık 3,5 saat süren ve 45 sayfadan oluşan bu uzun duayı okurken dökülen gözyaşlarımız, su gibi kan terlerimize karıştı.

Akşama doğru Arafat’tan ayrılma vakti gelmişti. Akşam ezanı okununca  Müzdelife’ye gitmek üzere otobüse bindik. Kısa bir yolculuktan sonra Müzdelifeye vardık. Müsait bir yerde topluca akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kıldık. Müzdelife, Mina’da şeytan taşlamak için taşların toplandığı yerdi. Güneş doğuncaya kadar burada kalacak ve güneş doğduktan sonra da Mina’ya doğru yürüyecektik. Onun için Mina’ya yakın sınır teşkil eden alana kadar yürüdük. Bu alana varınca gerekli niyet,  duaları yaptıktan ve taşlarımızı topladıktan sonra, vakit bir hayli ilerleyince herkes kendisine dinlenecek yer aradı. Ben de kayalık yüksek bir yeri seçerek elimdeki eşyalarla kendime bir yer yaparak uyudum. Sabah namazı vaktinde uyanıp sabah namazını kıldık ve güneşin doğuşunu bekledik. Güneş doğunca da Mina’ya doğru yürüdük. Bayramın birinci günü Mina’ya varınca ilk işimiz büyük şeytanı taşlamak oldu. Büyük şeytan taşlandıktan sonra Kurbanların kesilmesini bekledik. Maalesef bayramın birinci günü kurbanlarımız kesilemedi ve bu yüzden ihramdan çıkamadan o gece Mina sokaklarında yattık. Sabah olunca yaklaşık saat 9.30’da kurbanlarımızın kesildiği haberi geldi. Hemen saçlarımızı traş ederek yani taksir yaparak ihramdan çıktık. Herkes otellerine döndü. O günün akşamını Mina’da geçirmemiz gerekiyordu. O geceyi Mina yerine Hac ibadetinin devamı olan tavaf, tavaf namazı, nisa tavafı, nisa namazı ve say yaparak geçirdik ve böylece Hac ibadetimizi tamamladık.  

Arafat, Müzdelife ve Mina’da  kendimi hiç hasta hissetmedim. Bunun Allah’ın (c.C) bana bir yardımı olarak düşünüyorum.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Ek bilgiler