ARKADAŞLIK ve 50 YIL GEÇMİŞE YOLCULUK

 

        Bazen bir düşünceyi, duyguyu en kısa, en özlü biçimde, birkaç cümleden oluşan paragraflar ile kesin, kısa bir biçimde anlatmakta ne kadar yetenekli ve de mesleki tecrüben olsa da yapamazsın, zorlanırsın. Kuracağın cümlelere ne kadar anlam yüklesen de beklenen özlü sözü “arkadaşlık”, “50 yıllık geçmiş” için o kelimeyi bulmakta güçlük çekersin. Tıpkı benim şimdi güçlük çektiğim ve kelimeler bulmakta zorlandığım gibi. Yıllardır kalıplaşmış, sloganlaşmış haliyle giriş yapmak, söylemek istediğimi dile getirmek, tanımlamak, yüreğimden ve beynimde geçenleri kelimelere dökmek için bir solukta yapabilme becerisinin eğitimini almış haber, makale yazmış olsam da bu seferki seyahatimin gerekçesinde yatan “arkadaş”, “dost” ve “geçmişin anılarını” tazelemede zorlanacak gibiyim.

          Son bir yıla yakın süreçte yaşamımızda, bölgede, dünyada çok önemli gelişmeler oldu; olmaya da devam ediyor. Toplumsal olduğu kadar bireysel yaşımızın da getirdiği sürprizler ile karşılaşıyoruz. Ekim ayında önemli bir operasyonda yakalandığım enfeksiyon sonucu 21 gün süren bir rahatsızlık geçirdim.

       İstirahat ettiğim günlerde Öğretmen Okulu sınıf arkadaşım Seher İlhan Yıldız geçirmiş olduğu ciddi hastalık sonucu gördüğü tedavi olumlu sonuç verince biz 1967 - 1968 mezunu sınıf arkadaşları ile Diyarbakır’da geçmişe doğru nostalji yolculuğu yaşamak istediğini, sınıf ve okul arkadaşları ile bir araya gelme dileğini whatsap ile duyurdu. Doğrusu teklifi yaptığı günlerde rahatsızlığım nedeni ile davete icabet edemeyeceğimi söyledim. Ancak geçen süre içinde iyileşmiştim. Başka okul arkadaşım da mesajlar atıp Diyarbakır buluşmasına gelip gelmeyeceğim sorduklarında gitmek duygusu ağır bastı. Bir anlık karar ile Diyarbakır gidiş – dönüş uçak biletlerimi oğlum Burak ayarladı. Beni bu ani karara iten 4 önemli nedenim vardı. Birincisi 1965 - 1968 yıllarında aynı sınıfta ve okul arkadaşım ve de soyadı benzerliğimiz nedeni ile bana 54 yıl “amcaoğlu” diye hitap eden Seher İlhan Yıldız’ı mutlu anında yalnız bırakamazdım. 2. Önemli gerekçem de yıllarımı geçirdiğim tarihi ve kadim şehir Diyarbakır’ı bir kez daha görüp gezme arzusuydu. 3. Nedenim Diyarbakır’a bir saat mesafede olan ata yurdu Batman’a giderek birkaç saatliğine bile olsa gezmek, annemin, babamın ve diğer yakınlarımın mezarını ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumaktı. Son ve 4. Gerekçem de 1968 yılından beri haber, makalelerim ile sulara boğulmasına karşı çıktığım; “Hawar Hasankeyf’in Çığlığı” kitabını yazdığım kadim şehir Hasankeyf’i son halini görerek kepçeler ile insafsızca yıkarlarken birkaç kare resim çekmekti.

         17 Kasım 08.10 uçağı ile Diyarbakır’a uçtum. Belediye otobüsü ile şehre indim. Araç beni Dağkapı eski Öğretmenevinde bıraktı. Yeni öğretmenevinin Ergani yolunda eski Otobüs Garajını geçtikten sonra şehrin çok dışına ama oldukça modern bir öğretmen evi yapıldığını söyledikleri için yeni Öğretmen evine gittim. İlk etapta bekleyen Seher, Nuri, Şirin ve Muhittin arkadaşlarıma katıldım. Daha sonra Şahin Kemaloğlu, Ebubekir Aküzüm, İdris Ağar, Salih Pınar, Veli Akıncı,  Gülşen Gültekin, Şükrü Barsan gibi sınıf, dönem arkadaşlarım bir bir geldiler. Derken Mehtap Ülgen, Remziye Eser, Ebubekir Aslan, Mustafa Aslan gibi okul arkadaşlarımız da buluşmaya destek verdiler. Ben de bu arada meslek derslerimizin öğretmeni Leman Aykal ve eşi Salih Bey’i de davet ettim.

          3 yıl boyunca ön sıramda oturan sınıf arkadaşım Seher İlhan Yıldız ve gelen diğer arkadaşlarımızla 3 Gün Diyarbakır’da Önce okulumuzu ziyaret ettik. Okulumuzun fiziki yapısı, sınıf yerleri, okul müdürünün odası, öğretmenler odası değişmemiş konumlarını aynen koruyorlardı. Yatakhanemiz İmam hatip olmuş, spor sahası aynı; potaların yeri değişmiş. Yemekhanemiz konferans salonu olmuştu. Öğretmenlerin kaldığı lojmanı görevli lojmanı olmuş. Subay evleri ile aramızdaki duvar biraz daha yükseltilmişti. Okul önündeki bahçede bazı ağaçlar kesilmiş, kamelya biraz caddeye doğru kaymış ama aynen duruyordu. Yani yüzde 95 okul fizik olarak 50 yıl sonra bile aynı kalmıştı. Bir tek okulun adı Gaffar Okan Anadolu Lisesi olmuştu.

         Okul Müdürü bizleri odasında ağırladı; sınıf arkadaşlarım ile 50 yıl sonra okuduğumuz sınıfta aynı sıralar olmasa da aynı sınıfta oturarak geçmişe yolculuk yaptık. Daha sonra Sur içi ve iç kalede müze, tarihi ve turistik yerleri sokak sokak; küçe küçe sabahtan akşama kadar; Dağkapıdan Mardin kapısına kadar adım adım gezdik. Utanç perdesi ve demir parmaklıklar ile kapatılan 4 ayaklı minarenin durumu; Mardin kapısındaki çelik kalkanlar bizi üzse de.

        Gündüzleri arkadaşlarımızın kaldığı evleri, oynadıkları sokakları, kale içi, hanları, sarayları, camileri, ünlü dar sokakları, küçeleri bol bol gezdik; geceleri Öğretmenevinin 14. Katında Ebubekir’in sazı eşliğinde şarkılar, türküler söyledik, halaylar çekerek eğlendik. Seher’in moralini yüksek tutmak ve mutluluğunu paylaşmak için elimizden geleni yaptık. 20 Kasım günü arkadaşlar bir bir dağılınca Şirin ve Nuri ile Batman’a geçtim. Yeğenim Halit ( rahmetli kardeşim Sait’in oğlu) ile mezarları ziyaret ettim. Batman Özal Bulvarında rastladığım birkaç eski dost ile selamlaştım. Damat köyde ayak parmağını kestiği için geceyi kız kardeşimin evinde geçirdim.

     Diyarbakır’da Dağkapı ciğercisinde ciğer özlemimizi gidermemiz gerekirken arkadaşların Mardinkapı’da ciğer yemek istemeleri sonucu korktuğum başıma geldi. Geleneksel Güneydoğu seyahatlerimde olduğu gibi yine gıda zehirlenmesi oldum. Sabah 08’i zor ettim. Yeğenim Mehmet’i çağırıp büfesini işlediği Batman Medical Park hastanesine gidip serumu vurmadan rahatlamadım.

        Diyarbakır’da saat 21.30 uçağım kalkacağı için yeğenim ve oğlu ile Hasankeyf’e gittik. Kale girişine yerleştirilen rantçıların güvenlikçisi “Hawar Hasankeyf’in Çığlığı” kitabının yazarıyım dememe rağmen yıkımın yapıldığı yerin görüntüsünü almama izin vermedi. Yeğenim arkadan dolanıp darphane tepesini nasıl kepçeler eşliğinde yıktıklarını resmini çekmeme yardımcı oldu. Çektiğim resimde kayanın resmen ağladığını gördüm. Akşamüstü Minibüs ile havaalanına gitmek için Batman’dan Diyarbakır’a doğru yola çıktım. Zamanım son derece daralmıştı; garajında havaalanına nasıl ulaşacağımın planlarını yaparken yolculardan biri garaja gitmeden kavşakta inip özel aracı ile bizleri havaalanına bırakacağını söyleyince rahatladım. Diyarbakır’da ticaret işi yapan (Bağlar’s) Kemal Bey sayesinde havaalanına ve uçağıma zamanında ulaştım. Diyarbakır, Batman, Hasankeyf arkadaşlık ve geçmişe yolculuk seyahatim böylece noktalanmış oldu.

        Bu arada Diyarbakır Erkek İlk Öğretmen Okulu mezunlarının 27. Geleneksel buluşması için 14 Nisan 2018 tarihinde Alanya UTOPİA WORLD Hotel’de bir araya geleceğimiz 27 yıldır büyük bir özveri ile buluşmayı düzenleyen Ramazan Emre’den Ankara Diyarbakırlılar Lokalinde çayımızı yudumlarken öğrendim. Hoşça kalınız.

ÖNEMLİ NOT: Ne yazık ki Diyarbakır buluşmasının en renkli siması sınıf arkadaşım Veli Akıncı beyine pıhtı atıp sol şah damarı tıkanınca İstanbul Şişli Memorial Hastahanesinde organ nakli doktoru olan oğlu Serkan ambulans helikopter ile Diyarbakır’dan İstanbul’a nakledildiğini makalemi bitirdiğim saatlerde büyük bir üzüntü ile öğrendim. Okul arkadaşım, meslektaşım, hemşehrim Veli kardeşime büyük geçmiş olsun dileğimi iletiyorum.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Ek bilgiler